Enjekte Forum Türkiye NBA, Euroleague, BBL, Dosya Paylasim, Sohbet, Futbol, Counter Strike, NBA Serisi, Fifa Serisi, FM Serisi, CM Serisi, Muzik, PC Donanım Enjekte Forum Türkiye | Hoşgeldiniz : < |
Mayıs 2024 | Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|
| | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 | 31 | | | Takvim |
|
En son konular | » Site güzel amaCuma Ocak 08, 2010 9:36 pm tarafından Hellrose» Arşivimden ...Cuma Tem. 24, 2009 3:09 pm tarafından Hellrose» Ağabeyi tecavüz etti, teyzesi bebeği düşürttü, annesi gömdü!Perş. Tem. 23, 2009 7:06 pm tarafından Hellrose» Rome: Total War 1.3 1.5 1.6 PatchleriPtsi Haz. 08, 2009 11:53 am tarafından omersin » Atlantique Takım kadrosuPaz Ocak 11, 2009 11:41 am tarafından Hellrose» Basketbolda Sut TekniğiPaz Ocak 11, 2009 11:39 am tarafından Hellrose» e2r` Clan KardeşliğiSalı Kas. 25, 2008 6:44 pm tarafından dumaN» ddw |Salı Kas. 25, 2008 6:43 pm tarafından dumaN» Green DaySalı Kas. 25, 2008 11:57 am tarafından dumaN» Counter Strike 1.8Salı Kas. 25, 2008 11:56 am tarafından dumaN |
| | Arşivimden ... | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:03 pm | |
| Orada masanın üstünde bir resim,
İkimiz denize karşı durmuşuz Üsküdar’da
Saçlarımızın üzerinde martılar,
Gözlerimizde acemi bir aşk
Ve tuhaf ve çocuksu bir mutluluk,
Senin sırtında sarı yağmurluğun
Kadıköy’de ucuzluktan almışız
Bende o siyah kazak hani bir kedi gibi sokulduğun
Şubat ve yağmur yağıyormuş meğerse,
Islatan her tarafımızı
Orada masanın üstünde bir resim,
Yak bitsin
Orada kapının arkasında bir yazı,
Seviyoruz yazmışız birlikte,
Harfler nasıl titremiş meğer ellerimizde,
Bir pazartesi akşamı ben eve dönünce
Tutup öyle yazmışız nereden estiyse,
Hep gülüşün, hep sıcaklığın sinmiş harflere,
Ne yaptığın çorbanın, ne pilavın tadı
Sobayı yakmayı unutmuşuz ne gam,
Senin çiğdemler açmış yüzünde sıcaklığın
Orada kapının arkasında bir yazı
Sil bitsin.
Orada sehpanın üzerinde iki bardak,
Senin demlediğin çayı içmişiz birlikte
Nasılda dalgamızı geçmişiz dünyanın bütün dertleriyle,
Bir masalmış bir yalanmış gibi korkmuşuz,
Sıkı sıkıya yaslanmışız bahtımızın kara yıldızına
Ben tek sen üç şeker atmışın filiz çayımıza
Sonra açıp perdeyi gökyüzünden bir dilek tutmuşuz,
Mehtap gülümsemiş deli yürek çocukluğumuza
Orada sehpanın üzerinde iki bardak,
Kır bitsin.
Orada odaya saçılmış küçük hatıralar,
Ne yana dönsem bir parça bir şey senden
Belki minik kızgınlığın, belki bir gülüşün orda,
Böreğin altını yakışın, düğmeyi dikerken iğneyi eline batırışın,
Ve saçların hep o kan gülleri taktığın saçların, beni mahpus bıraktığın saçların.
Ne yana dönsem bir parça bir şey senden
Hep o kanepede oturmuşluğun, şu senin küçük yastığın, şu eşarbın,
İşte şu bir haziran akşamı gitmek için ayaklanışın
Ne yana dönsem bir parça bir şey senden
Orada odaya saçılmış küçük hatıralar,
Git bitsin.
Orada ayaklarının dibinde bir adam,
Adam bütün adamlığını dökmüş önüne,
Böyle kaç gün yada kaç gece, ayaklarının dibinde,
Öyle kolay mı öyle kolay gitmek,
Her şeyi bu İstanbul’u, o sevdiğin adaların kokusunu
Mısır çarşısını, Eminönü’nün balık ekmeğini
Beyoğlu’nun sinema salonlarını birlikte beklediğimiz 28 numarayı,
Unutmak öyle kolay mı, öyle kolay,
Orada ayaklarının dibinde bir adam,
Kov bitsin.
Orada çekmecede yedi otuzbeş bir silah,
Babadan kalma,
Hani bir bayramda saydırmışız havaya,
Sen biraz ürkek sokulmuşun omzuma,
Kuşlar havalanmış bütün kuşları İstanbul’un,
Giderken galiba bir beni birde bunu unutmuşun
Orada çekmecede yedi otuzbeş bir silah,
Ve burada zaten öldürdüğün bir yürek, | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:03 pm | |
|
Şimdi sen su olduğunu düşün. Su kadar özel, su kadar faydalı ve su kadar çok... Tükenmez...
İnanıyorum ki, gerçekten de öylesin. Ama ister çeşmelerden dökül, ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak, dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın. Yani; seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsın... Unutma! Daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin... Gürültünün parçası olursun sadece.
Suyun yanında olanlar suyu en az içenlerdir. Çünkü; su nasılsa burada, lüzum yok ki suyu kana kana içmeye diye düşünürler... Aynen, sesini sürekli duyanların seni dinlemedikleri gibi!
Ormandaki hiç bir hayvan, ırmağın gürültüler koparan yerinden su içmeye çalışmadı şimdiye kadar. Hepsi, hep sabahın en sakin anını bekledi suyun durgun yerlerini bulabilmek için, gittiler ve sakin sakin ihtiyaçlarını giderdiler. Onlar için en uygun olan ve kendi istedikleri zamanda... Sen, hep bir su olduğunu düşün. Su gibi güzel, su gibi yararlı, su gibi vazgeçilmez...
Ve su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün. Ama su gibi yaşatıcı ol, su gibi yıkıcı, sürükleyici ve öldürücü değil!.. Sen bir su ol... Ama rahmet ol, afet değil! Su isen tarlalarını basma insanların, yuvalarını yıkma, ocaklarını söndürme, sana felaket denmesin!
Su isen bir bardağa sığabil ki; damarlara giresin!..
Su yüce Allah’ın insanlar için yarattığı en büyük nimetlerden biri... Suya benzediğini unutma! Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi faydalı, su gibi lüzumlu ve su gibi bitmez, tükenmez olduğunu da unutma.
Ayrıca su gibi sakin olabileceğin gibi, su gibi de kiyametler koparıcı olabileceğini unutma...
Unutma; senin işin rahmet olmak, afet değil !
Vadiler varken önünde ve ovalar varken, yayılabileceğin küçük ırmaklara ayırabiliyorsan kendini ve bardaklara bölebiliyorsan, hayat verirsin çevrene.
Ve yaşayabilirsin dünya dönmesine devam ettiği müddetçe...
Yoksa hep duyulmayan, dinlenmeyen, korkulan ve kaçılan olursun; seller, afetler gibi... Tercih elindeydi hep ve hep de senin ellerinde olacak...
Ya tutmayı öğreneceksin dilini veya hiç durmadan konuştuğun için, sadece bomboş ve anlamsız sesler çıkartan birisi olduğunu zannettireceksin çevrendeki insanlara!
Ama yapman gereken şu, değil mi? Düşüneceksin ne zaman ne söyleyeceğini. Düşüneceksin kimin dinleyip dinlemediğini, kimin anlayıp anlamadığını. Düşüneceksin anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini...
Hatta anlayanların anladıklarının da senin anlattıklarının ne kadarı olduğunu düşüneceksin...
Ve konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek, en az ama en uygun kelimeleri seçmeye çalışacaksın...
Ahmak olmayan yolcuların, önceden aldıkları biletleri ceplerinde olduğu halde, saatlerini kontrol ederek, vakit yaklaştığında, vapurun kalkacağı iskelede hazır olmaları gibi, sen de fikrini bildireceğin kişinin kıyıya yanaşmasını bekleyeceksin!..
Demeyeceksin ki, ben canım isteyince giderim iskeleye, vapur da o saniyede gelmek zorunda!..
Demeyeceksin ki, aklıma geleni aklıma geldiği biçimde söylerim. Karşımdaki de değil duymak, değil dinlemek, anlattığımdan bile fazlasını anlamak zorunda!..
Keşke öyle olsaydı. Keşke haklı olsaydın, ama maalesef değil...
Ağzını açıp şelaleden dökülen suyu içmeye çalışan bir tavşan gördün mü hiç ?..
Veya önüne çıkan ağaçları dahi sürükleyen bir selden susuzluk gidermeye uğraşan bir ceylan gördün mü ?
Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasını bekler, beyni olan her yaratık gibi!
Hadi... Sen şimdi su olduğunu düşün, ve kendini su gibi hisset...
Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlı...
Su gibi hayat kaynağı ve su gibi bitmez, tükenmez olduğunu hatırla...
Ama yine su gibi bir küçük bardağın içine sığdır ki kendini; girebilmeyi öğren insanların damarlarına.
Hayat ver...
Vazgeçilmez ol !!..
| | |
| |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:04 pm | |
| Ey yağmur, sevdiğime söyle, her toprağa düştüğünde sen, gözlerim eşlik eder sana, bilsin, ona söyle. Bilsin ki, her yağmurda hatırlasın beni, tutsun damlaları, yüzüne sürsün, öpsün damlalar gözlerinden özlemle... | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:06 pm | |
| Üzerinden yıllar geçti biliyorum Ne yağmurlar yağdı bu şehre Ne fırtınalar esti biliyormusun? Ama hepsi geldi geçti işte Tıpkı senin yokluğun gibi... İnan hiç ıslanmadım hiç üşümedim Ne yağan yağmurda,ne dinmeyen fırtınada.. Hiç biri acıtamadı canımı nedense, Senin yokluğun hepsine bedel... Şimdi çok geç oldu,uyumalıyım artık; Sen istersen ,SEN İSTERSEN EĞER, SADECE BENİM RÜYALARIMA GELL... | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:06 pm | |
|
Başlangıcı belli olmayan zamansız zamanlardan birinde gelirsem aklına,bil ki sevginden eser kalmadı tek hatıran kanlı bıçağındır.Pişman olursan bugünden,yarını benden sorma senden bana nefret kaldı sadece.Bendeki aşkın nefretin kadardır.Senden ne kadar nefret edeceğimi merak edersen.Nefretim hayatım kadardır. Senden nefret ediyorum o zaman hala sana aşığım. | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:06 pm | |
|
.. Gitme ruhum... Sen yokken hicran düser bu sehre Gitme sevgim.. Sen yokken tutsak düserim bir isyan gecesine Ölürüm.. Sen yokken..
Ket vurur sehir isIklari söz vermis bir aska.. Bilmem,bilemem.. Ferin aydinlatir mi içimi bir daha.. Kaybolursun puslu rüyalarin ardinda Gurura yokus sevdalarda.. | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:07 pm | |
| Dağınık Bak bugün de güneş doğdu Bugün de yaşıyorum Odam geceden kalma Dağınık, Bir tarafta saçların Bir tarafta gözlerin Tek tek topluyorum Yine de bir "sen" yapamıyorum | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:07 pm | |
| İçimdeki Sen
Hırçın deniz iken hep gözlerinde duruldum Kısır döngülerde pervaneyken kalbinde durdum Sevdayı gözlerinde anlatırken ben hep sustum Yalnızlığı toprağa gömüp sende acılarımı unuttum Islak gözlerimi senin gülüşlerinde kuruttum.
İçimdeki sen bir avuç toprakken; Ben sevginde yeşerecek tohum oldum Kanatlanıp özgürlüğe uçarken Yine senin dalına kondum Sen yokken yarınlarında Dört mevsim dal dal kurudum durdum Seni sevince anladım ki Gülüşlerin ; Acılarıma verdiğim son umudum Sevdaya yelken açmak için Kalbimi avuçlarına sundum. | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:08 pm | |
| Hayat yaşandığı kadar vardır. Gerisi ya hafızalardaki hatıra ya hayallerdeki ümittir. Hüsranı ise birtek yerde kabul ediyorum. Yaşamak varken yaşayamamış olmakta. Uçsuz bucaksız gökyüzünde kanat çırpan martıların. Sonsuz huzuru anlatan denizin maviliğinde gördükleri Kendi yansımaları kadar eşsiz hayat..... Gülümsedikçe ve umut ettikçe yaşamaya değer.. | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:09 pm | |
| DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN
Sen sevgisin yüzlerden okunan Çakmak çakmak. Sen umutsun gözlerden yeşeren Yaprak yaprak.
Sen düşüncesin Düşününce zamanı durduran. Her zaman akıllarda olan.
Sen şiirsin. Mısraları kendiliğinden sıralanan, Her harfi seni anlatan.
Ellerde hüner, Sözlerde ahenk, Şarkılarda melodi, Denizlerde köpük köpük dalgasın sen.
Dünyadaki bütün güzelliklersin. Biliyorum, "O" sensin.
Tüm hayatın sevgiyle dolsun Doğum günün kutlu olsun. | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:09 pm | |
| ACI
Bu acıya nasıl dayanılır? Nasıl çok yakınında olup ta Çok uzağında kalınır?
İster misin acı çekmemi? İster misin hüzünlü şiirler yazmamı? Dayanabilir misin bensizliğe? Ya ben? Dayanır mı bu yürek Sensizliğe?
Senin olduğun bu şehirde Nasıl sensiz kalınır? Tanrım, bu acıya nasıl dayanılır? | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:09 pm | |
| Nereye dursam vuruluyorum düşlere, Nereye koşsam içimdeki sarhoşluğuna kapılıyorum, Taşlarla örülü her sokağın köşe başında, Işıklara sorgulanıyorum, Kelimeler var cebimde, Yüreğimde cümleler güzelliğine, İstermisin, Pencereleri kuzeye bakan odamın duvarlarında, Tuvallerden çaldığım yalnızlığı arıyorum, Cilası yeni atılmış parkelere bırakıyorum gözlerimi, Ve umuda yüklenişi suallerin utangaçlığında, Yüzümü kimlerden kaçırıp,kimselerden saklıyorum, Bilirmisin, Yüreğimin kıyametlerinde suskunluklar dolaşıyor, Ve çocukların elma şekeri haylazlığı, Hani ekmek arası balık revaçta şimdi, En çok gazetelerde ölüm haberleri okunuyor, Kim ne oluyor da hayatında,kime ne anlatıyor, Ne dursan duruyor zaman, Ne koşsan koşuluyor, Bilirmisin, Sadece ayakkabı değil, yüreğim parçalanıyor, Karşı kıyıdayım, Numaralar var elimdeki kağıtta, Ben yokluğuna bu kadar mı yaralıyım, Hasretine bu kadar mı ayaktayım, Bilmiyorum, Gözlerime tüneyen akşamın renginde, Kuşların ürkek bakışlarına saplanıyorum, Hatırlıyorum da, Neler söyletecekti bu dilsizlik, Neler anlatacaktı belki de bir heveslik, Ver elini Kıyıköy, Harbiye, Anadolu Kavağı, Sarıyer, Ortaköy, Ver elini bir kere de, Ruhumu azad etsin bu belirsizlik, Oysa ben barbunların renginde susuz bir rakı, Ağlara takılan yosun rengi, Kıyılarının karşısındayım, Denizlerinin yalnızlığında, Dalgaların tenimi okşayan, Sabahlarımın puslu viran havasında, Yanındayım, Yokluğunda,
Sandığı açıyorum kilitlerin pasında, Kalkıp eskimiş bir fotoğrafın yırtılan köşesinden, Hesap tutuyorum, Kafa tutuyorum zamana, Soyut çırpıntısında yüreğimden sana, Kelimeler yolluyorum, Cümleler bırakıyorum uykularına, Med cezire vururken kendini gece, Yakamoz oluyorum, Dokunamıyorum sana, Dilimi mühürlerken kaybettiğim her hece,
Nereye dursam kayboluyorum aynalarda, Nereye koşsam sensizlik, Oysa tuttuğum notlar kayıp hayata, Yaşlı bir martıyı öpüyor dudakların, Ve Kent düşüyor kendi sahnesinde, İpini ben çekiyorum, Ben kesiyorum halatlarını gemilerin, Sevdasına lacivert, Sevdasına öpülen bütün gölgelerin,
Bir avuç çiviyle, Mevsimin tahta merdivenlerine dayanıyorum, Yasaklarımda suskunluğun, Belkisi olmayan yokluğun, Kırık ruhların çamurlaşan toprağında, Robenson'un Cuması, Huysuzluğun, Yağmur'a münhasır, Uykusuzluğun var cümlelerime zıpkın kesilen, Bir avuç çiviyle, Yalnızlığımı duvarlara terkeden, Ya da, Belkilerle çoğalan sonsuzluğun,
Bilirim, El ayak çekilir zamanla, Kentime eyvahlar karantinası, Eski bir fotoğraf, Ve bir köşesinde çaresizliğin sancısı, Kırılmıştır artık uzaklığına yokluğunun aynası, Bilirmisin, Ben hala karşısındayım kıyılarının, Sırtımda yaşamak ağrısı, Bu cümleler, Bu isimsiz nice kelimeler, Dilsizliğime bıçaklanan geceler, Ardından bana kalan, Masumluğunun sessizlik takıntısı | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:09 pm | |
| Sen gittin Hayatın öbür ucunda bıraktın beni Issızlaştı şehir Yetim kaldı şarkılar Sen gittin Ummanımı besleyen dereler gitti Enlemler boylamlar Ülkeler gitti Şaşırdı yönleri kuzey ve güney Demirden kavilik, yelden hafiflik Savaşlar barışlar gitti
Sen gittin Aşımın hamuru gitti Sen gittin Yapımın çamuru gitti Sen gittin Nisanın yağmuru gitti Sen gittin Dünyanın uğuru gitti Söylesene ağzımın tadı mı kalır Hangi beyaz keyif çatar çayımda
Sen gittin aralandı sahte dünyam yokluğa Bir yağ emmez çıkrık kolu hatıran Sen içimde büyüdükçe, ben küçülüyorum Adını kazıyamadı zaman Nar tadından Kar suyundan
Sen gittin Devletim gitti Sen gittin Sen gittin Servetim gitti Sen gittin İzzetim gitti Sen gittin Saadetim gitti Yıkılmış bir hisar kaldı tevarüs Bulutlara kan karıştı ardından
Sen gittin Örtüm gitti Açıktayım cascavlak Muhteşem rüzgarlar dağımı yoklar Tüm yangınlar beni yakar önce Tipi bir yandan boran bir yandan biler dişini Bende kalan en son yanını ister
Sen gittin Elim gitti Sen gittin Dilim gitti Sen gittin Gülüm gitti Baştan sona diken dolu gülistan Yediveren suya saldı ıtrını Kırağı düştü bülbüllerin sesine Akreplere kaldı bütün türküler
Sen gittin Kalakaldım tamtakır Zenginliğim eteğinle sürüldü Bir yığın suç, zillet bastı hanemi Ateşten gömlek giydim, şerbet içtim kızılcık Tacirlere bayram oldu gidişin
Sen gittin Ben bittim
Ne olur Benden uzak tutma nurunu Nerde aşk varsa oraya yetişir elin Yalnızlıklardan beni yine Korursa sevdan korur ancak | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:09 pm | |
| Yarın Gece
Yarın gece gideceğim bu kentten Bir ırmağa yolcuyum sular çekiyor beni Yüreğimden başka taşıyacak yüküm yok Sayılmazsa göğsümden düşen kuş ölüleri
Sözüm yok işte yüzüm işte akşam Sesimde anıların sessizliği
İçimde acıyla yürüyorum yolları Çoktandır yolumu ayırdığım bu kentten Yorulsam da bir daha binmem o trenlere Kimse karşılamasın istasyonlarda beni
Kuşsuz bir kent gizli uzayan saçlarımda Aşktan ve anılardan bir avuç külüm şimdi Ardımda usulca akan küçücük sular Bir onlar uğurluyor varacağım ırmağa
Sözüm yok işte yüzüm işte akşam Sesimde anıların sessizliği
Sonunda bir soru gibi kaldım yine kendimle Kentin kırık aynasında eksildikçe düşlerim Söyle benim ömrüm bu kente uğradı mı Sahi ben hiç ömrümü kendime yaşadım mı | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:12 pm | |
| Hüzünler... Düşüncelerimin en ağır yolculuğu onlar..
"Hep hakim olurlar bedenime,yüreğimin en can alıcı noktasına yerleşirler..Zarar verirler düşlerime,umularında bile olmaz..Sadece sıcak nefesini solurlar yüzüme bencilce.."
Hüzünler... Linç ediyor yüreğimi konuştukça.. Konuştukça,düşlerim karanlıkta yüzer usulca...
Susacaksın... Yutkunacaksın... Ama konuşmayacaksın…
"Seni ve beni düşlerin ipine asıyorum..Düş’üp kırılacaksa eğer,bu uğurda kırılıp parçalansın her şey …Şunu bil artık..Konuşamıyorum hüznümün karşısında..Gözlerimde maziye çalan yaşlar birikti..Bu nem yavaş yavaş çürütüyor seni ve beni.."
Sana bir kelime daha sunamıyorum.. Boğazıma ilmek ilmek dokunan hep aynı his,aynı hüznün siması ve aynı hüznün bitik yüzü.. Bırak artık.. Bırak ki! Hüznün girdabında esir kalsın yüreğim ..
Suskunluğumu kusmak istiyorum .. Haykırırcasına bir suskunluk içimdeki.. Bağırdıkça ses çıkmıyor,ses çıkmadıkça bağırıyorum.. Gözlerimden birkaç damla daha düşüyor.. Düşüyor... Düştükçe ölüyor.. Cesetleri ise hala sıcak koynumda.. Baksana.. Dokunsana.. Yeter artık,yeter...! Konuşsana...! | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:12 pm | |
|
Gitme
Gitme figan düşer denizlere sular çekilir yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime bir rüzgar hıçkırır tenhada, bir dal kırılır boynunu büker sabah kervanları kelebekler ölür
gitme bir yıldız küser göğüne, içini çeker bir çocuk şaşırır yönünü rüzgarlar bütün pınarların suyu çekilir solar nazlı çiçekleri kalbimin, üzülürüm
gitme öksüz kalır içimdeki imge dağları saçlarını öpen seher yeli, çoban yıldızı bir daha turnalar geçmez, bülbüller ötmez çiçekler açmaz bahçemde ah be gülüm
Gitme acılara mahkum olur yüreğim ardında fırtınalar kalır, ayrılıklar, anılar, yanlızlıklar boynu bükük aşklar, gözü yaşlı şarkılar alışamam yokluğuna, yokluğun ölüm
gitme içimdeki bütün vagonlar devrilir bir kar yağar istasyonlara, üşürüm
gel gitme sevgilim terketme beni umutsuz çaresiz bekletme beni
gitme bütün ormanlar ateşe verilir kuşlarda gider bu kent de, ölürüm
gitme kal menevşeler açsın dağlarda sevince dönüşsün gökyüzü iki çığlık arasında bırakma beni ah gülüm yokluğuna alışamam yokluğun ölüm. | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:13 pm | |
|
SENI ARIYORUM
Bu şehrin bütün sokaklarına sinmiş yalnızlığım
Sensizliğin köşe başındayım
Avuçlarımda kırık dökük pişmanlıklar
Avuntusuz çıkmazlara doğru yürüyorum
Bütün umutsuzluğuma inat
Yine seni arıyorum...
Dudaklarımda bildiğin o ıslık
Sokak lambalarına sığınıyorum
Hafiften bir yağmur ağlıyor benimle
Bir deli rüzğar saçlarımda
Yalnızlıktan üşüyorum
Bulamayacağımı bile bile
Yine seni arıyorum...
Anlatacak nelerim var bir bilsen
Içimde ihtilaller kopmuş
Kendimi sürgüne verdim
Mutluluğum çoktan iflas etmiş
İtiraza hakkım yok biliyorum
Beni savunmak sana düştü
Seni arıyorum...
Yarım kalmış şiirlerim gibisin
Yaşanmamış çocukluğumsun anılarımda
Öylesine eksiğim sensiz
Öylesine sahipsiz.
İşte bütün umutlara havlu attım gidiyorum
İçinde geç kalmışlığın çaresizliği
Çocuklar gibi ağlıyorum
Ve gel gör ki her damla gözyaşımda
Yine seni arıyorum... | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:13 pm | |
|
Bir Gün Uyanacaksın Serin Sabaha
Bir gün uyanacaksın serin sabaha İşe gitmek gelmeyecek içinden Yalın ayak vuracaksın kendini sokaklara Ruhun çıplak Yüreğin çıplak Düşüneceksin zamanı Zaman geçiyor Sen özlediklerinin içinde kaybolmuş Kaybediyorsun Kaybolan özlemlerinde kaybediyorsun kendini Derin bir ah düşecek çıplak yüreğinden Bir ah düşecek çıplak ayak izlerine Sokak taşlarının arasına dolacak isyanın
Bir gün uyanacaksın serin sabaha Her şeyi ardında bırakacaksın Atacaksın kendini bir sahil kenarına Dalgaların sesine vereceksin kendini Yalnızlığında bir sevinç kaplayacak ruhunu Yalnız olmadığını anlayacaksın Sana dokunan dalga sesinde sen olacaksın Bakışlarına dolan mavide sen olacaksın Ardında kalanların kalabalıklığında kalacak yalnızlığın Dalgalar aşkı fısıldayacak Uzun süredir ilk kez yüreğin duyacak bu kadar derinden İlk kez ruhuna ulaşacak aşkın sesi Anlayacaksın özlemişsin yaşamayı Özlemişsin yaşamayı yarını düşünmeden Özlemişsin aşkı Bir yaşayamadıklarını düşüneceksin Yaşadığını sandığın şeyleri düşüneceksin Bir de yaşamak istediklerini Özlemlerini düşüneceksin Dalgaların sesi bastıramayacak isyanını Bir derin ah dökülecek çıplak ruhundan Bir ah dökülecek çıplak ayaklarına Denize karışacak isyanın
Bir gün uyanacaksın serin sabaha Geceden kalan bir rüyanın kırıntılarıyla Teninde emanet ürpertilerle Atacaksın kendini bir ormanın içine Ormanın sesleri dolacak ruhuna Sevişmeleri anacaksın Uzak bir ülkenin yitik şehrini anar gibi Yeşil bir yaprağa dokunacak parmakların Bir çiğ damlası düşecek Kolundan akacak parmaklarına Dudaklarına gidecek ellerin Bir ıslaklık kalacak dudaklarında Aklına yitik geceler gelecek Dudaklarının prangaladığı öpüşlerin ıslaklığını anacaksın Ruhuna değmeyen dokunuşlara düşecek aklın Sevişmeyi ne kadar özlediğini anlayacaksın Bir ah düşecek kurumuş dudaklarından Bir ah düşecek çıplak ayaklarına Ormanın yüreğine karışacak isyanın
Bir gün uyanacaksın serin sabaha Yatağındaki soğukluğa gidecek aklın Ayaklarına vuran ağırlığı tutacaksın Özgürlüğünü anacaksın Çok eskilerde kalan bir çocukluk anısı gibi Özgürlüğünü özlediğini anlayacaksın Gözlerindeki ışıltıyı özlediğini anlayacaksın Çocuksu kahkahanı özlediğini anlayacaksın Yakmayı özlediğini anlayacaksın Yanmayı özlediğini anlayacaksın Baktığın her nesnede Kendini görmeyi özlediğini anlayacaksın Doğrulacaksın yavaşça Bakacaksın odandaki eşyalara Yabancı gelecek her şey Anlamsız gelecek bütün çabalar Bir ah dökülecek beyaz çarşafına Özlemlerin büyütmüş isyanını Bir karanfil açacak ahlarının düştüğü yerde İsyanlar çiçek açtırırmış, anlayacaksın Veya erteleyeceksin kendini yaşamayı yeniden Dün ertelediğin gibi Ve daha önceki gün ertelediğin gibi Ya da koparacaksın kendi isyanından yeşeren karanfili Takacaksın göğsüne kırılan prangaların müjdesi gibi Yaşayacaksın aşkı Yaşayacaksın özgürlüğü Yaşayacaksın yeniden kendini Anlayacaksın bilmediklerin bildiklerinin içinde gizli Ve anlayacaksın cesaretin korkularının içinde Ve anlayacaksın, özgürlüğün sadece senin elinde…. | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:40 pm | |
| Ölüme gebe nefesimle Yazıyorum bu mektubu. Yatağıma serili çivilerin kanattığı Hançerin gölgesinde Son kez soluyorum Gözlerindeki umudu.
Kırık dökük bir yüreğimi, Yarım bedenimi, Toprağa usulca serip Serçenin gözlerinde ağlamaya gidiyorum. Sevdayı haketmemiş yazgımı Umutla hiç öpülmemiş alnımı Taşlarda delice ezip Karanlıklara uzanmaya gidiyorum.
Vasiyetimdir sana. Nisan yağmurlarıyla değil; Gözyaşlarınla yıkasınlar Suskun bedenimi.
Kışın üşürsem mezarımda Alevlerle değil ; En sevdiğin cicekleri Örtsünler üzerimi. Vasiyetimdir sana.
Gidiyorum, Yamalı bedenimi Son kez ellerimle söküp Vuslatı dudaklarından öpmeye gidiyorum. Ne olur unutma beni, Son nefesimde ismin, Toprağımda hep yüreğin olacak. | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:40 pm | |
|
Hayatımda ilk kez Gözlerinde görmüştüm ıslak denizleri... Maviye adanmış bir sevdaydın sen. Hayata gülümseyen deniz kızıydın sen..
Seninle yaşamaya öyle alışmıştım ki, İçimde nâr ile közlenmiş yaralarımı Gönlünde susturmak için Her sabah sahillerine koşardım. Her gece acıya dokunmuş şiirlerimi, Kül rengi kirpiklerinde yakardım.
Ve bir gün Gözlerindeki denizleri kurutup gittin. Yetim bıraktın beni mavilerin içinde. Elleri toprak kokan, Yüreği mavi denizlere yanan bir çocuk gibi Sığamadım sensiz çağlayan matemlere...
İçimde kırgın düşleri avutmak için Sensiz denize girecek oldum, Girmeden kapılardan kovuldum. Gözyaşında nasırlanmış çığlıklarımı Gecelerin gözlerinde yakacak oldum, Karanlıgın içinde bir mum aleviyle avutuldum..
Gittin, mavilerde beni yetim bırakarak. Gittin, her dalgada yüzüme sensizlik vurur oldu. Her nefesimde birer birer baharlarım kurur oldu. Gözlerinde gördügüm mavi deniz, Sensizlikte beni yavaş yavaş dibe çekiyordu..
Dayanacak gücüm kalmadı yalnızlığında Ansızın anılarımı yüreğimde kanatıp Tüm şiirlerimi kirpiklerinde yakıp Hırçın denizlerin hüzünlü yüreği oldum. | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:40 pm | |
| Merhaba, sıcak bir merhaba önce geciktim... uzak yollardan geldim bavulumda kanayan aşk yaraları yol yorgunuyum da üstelik kendime gelmeye çalışıyordum bilmeden sana geldim
seni bir yerlerden ısırıyor gözlerim bu aşinalığı ruhlarımızın miras kalmış olabilir mi? ruhlar alemindeki sevişmelerden ellerini yadırgamadı ellerim gözlerim kalbine değmiş sanki biryerlerde ellerimle koymuş gibi buldum sıcaklığını teninin
yakınlık dediysem çözme hemen bağcıklarını yüreğinin oturup içelim önce birbirimizi bir kahve fincanında önce bir yere yerleşmeliyim dedim ya yol yorgunuyum yaralarımda bavul kanamaları
şimdi açılalım birbirimize yüzme biliyorsan boğulmasın biri diğerinde kaç kulaç attığımızı hesaplamadan bırakalım kendimizi aşk denizine
ne terazi, ne metre yaramaz burda işine bana kaç adım geldiğini saymadan gözlerini kapatıp yürüyeceksin yüreğine yatırım yapacaksan beni değil, kalbine kuleler dikeceksin
çünkü aşka hesap işlemez bir bedene iki can sığdırma çabası bu ben karlar aldındayken sen üşüyeceksin bir dikene bastığında benden ah işiteceksin köklerim sende filizlenecek ben yanacağım, sen tüteceksin
ne diyordun kuyumcu terazisi, metre, üç adım
diyorum ki, iki okyanus gibi yürüsek birbirimize karışsak sonra hesapsız, kitapsız matematige dökmeden işi bir savaşma değil bu nihayetinde bir sevişme belkide bir nebze ruhları değişme kazananı kaybedeni yok yeneni yenileni bir bir berabere kalacağız sonuçta yorma kendini çıkacak çivisi aşkın daha çakılmadan
kuyumcu terazisi, metre, beş adım, diyorsun
diyorum ki, mantığınla sevme beni ölçülmez aşkın boyu eni, hele kantara hiç vurma kasap gibi hiçbir çengele gelemem ben kelepçelerini çöz sevmelerinin bir eskiciye sat terazini
kuyumcu terazisi, metre, on adım diyorsun
sen trende seyahatten yanasın güzergah ve durakları belli oysa bir deli tay koşar içimde dörnala tutuşmuşsam ellerine sevgilinin her yanım yangın yeri cehennemine ateş olurum cennetine mavi bir deniz uğraşma, anlayamazsın hislerimi bir sevmelik canım kalmış zaten bırak, harcama beni... | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:40 pm | |
| Uzak çok uzaklarda gecenin karanlığını bölen zayıf sarı ışıklarıyla bir tren geçerken sessizce
sonbahara aldanan içimdeki sevda kuşlarını ekler göç katarlarına
uzaklarda denize kavuşmanın telaşı ile boz bulanık bir ırmak akar delice sesini duyarım
ışıksız ve sevdasız bu sonbahar gecesinde beni yaşama bağlayan umutlarım eklenir sularına
mavi iki noktaya benzer gözleriyle uzaklarda özlem çiçeklerini büyüten bir yürek kan ağlar hıçkırıklarını duyarım
sesler yol gösterse tutunsam hıçkırıkların ucuna “ben geldim” desem silsem gözyaşlarını nefesinden öpsem bin yıllık yalnızlığımız bölünür mü ortasından? | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:41 pm | |
| Kaç adımla dolaşırsın kendi dünyanı, Yoksa haykırışların mı süzülür 12 lerde, Siyah gecenin beyaz perdelerinden. Bulaşıcımıdır sevgi zerreleri hayat izdüşümünde, Yada bütün sevişmeler bölünürmü tohum çıplaklığıyla En mahremiyeti sayıklarmı dolunay.
Senmi düşersin geceden, Ben mi seni düşlerim...
Bütün çizgiler birleşirmi uzayda, Her gezegende varmıdır enlemler, Yada bir taş parcasındamı görürsün, Ay'ın sana dönmüş yüzünü. Birikirmi mağmada korkular, En bilinmezlik katsayılar, carparmı ihaneti, Yada ne zaman durur en dercesiz, Sana gelen ayaklarımın açısı...
Senmi düşersin geceden, Benmi seni düşlerim.
Doğrulurmu bir eğilmiş başağın gölgesi, Kopartılan her yaprak sorarmı koklerine hesabı, Neden hesapsız sorgular köklerin, Sana açamadığı içinmi. Yada neden hoş gelir bana , Suda murekkep yüzdürmek, En rotasız gemilerin sana acılan kelemleriyle..
Senmi beni düşlersin. Benmi sana düşerim | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:41 pm | |
| üreğimi kaybettim yüreğinde. Sensizlikte bir yanım uçsuz bucaksız umman. Bir yanım karanlıkta boğulmuş kör duman. Tut ellerimden, Tutmazsan eğer; Gökten kayan ıslak yıldızlar gibi Düşeceğim fırtınanın çileli koynuna.
Tutmayacaksan üşüyen ellerimi. Üfle ; karanlığa yakılmış, Yüreğimin suskun kandillerini. Saçının tellerinden ör, darağacımın urganlarını.
Yüreğimi kaybettim yüreğinde. Sensizlikte bir yanım acıya yoğrulmuş çile. Bir yanım ayrılığın sancısında ölüme gebe. Tut ellerimden, Tutmazsan eğer ; Ayazda bir soluk arayan nazlı yapraklar gibi Düşeceğim çorak toprağın elemli yakasına.
Tutmayacaksan üşüyen ellerimi; Sal üzerime, ateşte sönmüş yüreğinin aç nehirlerini. Rüzgarınla kır , baharlarımın taze dallarını.
Yüreğimi kaybettim yüreğinde. Sensizlikte bir yanım sel olur akar yalnızlığa. Bir yanım ateş olur parlar zifiri karanlığa. Tut ellerimden Tutmazsam eğer ; Gidenleri dönmeyen hasret limanı gibi Düşeceğim zemheriye bürünmüş ayrılığın çivili tabutuna.
Tutmayacaksan üşüyen ellerimi; Dudaklarıma sür, Sonsuzluğu müjdeleyen ayrılığın zehrini. Soğuk kurşunları öp, kanayan dudaklarınla Öp ki ; kurşunları yetim gönlüm onur bilsin | |
| | | Hellrose Administrator
Mesaj Sayısı : 1004 Kayıt tarihi : 09/08/08
| Konu: Geri: Arşivimden ... Paz Ağus. 10, 2008 4:42 pm | |
|
Aşk; yalnız bir operadır kış güneşinde dinlenen. Aşk; bazen bir zaman hatasıdır. Aşk; bazen kavuşamamak, adını karalamaktır kağıtlara. Uzun bir suskunluktur ya da durmadan ondan konuşmaktır. Aşk; bir filmin, bir karesinde takılıp kalmak... Bazen tuhaf bir cesaretle meydan okumaktır. Aşk; bazen nedenini bilmediğiniz bir duraksamadır. Aşk; bir harabenin ortasında birşey bulup da ne yapacağını bilemeyen iki savaş çocuğu gibi kalmaktır. Eylül'ün toparlanıp gitmesini izlemektir. Bir bakış bile anlatmaya yeterken herşeyi kalbinizi dolduran duyguların kalbinizde kalmasıdır. Aşk; canınızla beslemektir hüznün kuşlarını. Aşk; vazgeçmektir gözlerinden. Geceleri ansızın nedensiz uyanmaktır uykularından, usul usul ağlamaktır. Aşk; birgün anahtarın ters döneceğine inanıp ışığa kavuşmayı özlemektir. Aşk; buralardan öylece çekip gitmek ve sonunda kendine bir gül vermektir. Acını içine alıp, göz damlalarını tutup, güçlü olmaya çalışmaktır | |
| | | | Arşivimden ... | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|
|