Ölüm Yarışı Yabancı Film izle seyret ölüm yarışı filmini izle ölüm yarışıollywood sinemasında konu sıkıntısı başladığından bu yana, tekrar çevrim filmlerin ardı arkası kesilmez oldu. Yıllar öncesinde önemli çıkışlar yakalamış filmler, sırasıyla tekrar tekrar ısıtılıyor. Bu hafta izleyeceğimiz "Ölüm Yarışı" ("Death Race", 2008) da bu yeni çevrimlerden biri. 1975 yılı yapımı ve başrollerini David Carradine ve Sylvester Stallone'nin paylaştığı bu kült film, "Ölüm Yarışı 2000" ("Death Race 2000", 1975), o dönem için çarpıcı bir kara ütopya örneği. Ancak bugünkü versiyonunda sıradan bir internet oyununa dönüşmüş. Böyle olunca felsefi kısmı neredeyse yok olmuş.
2008 versiyonunda film, internet ortamında yürütülen bahisler için, ölümüne araba yarışları yapan mahkumların hikâyesi üzerine kurulu. 2012 yılında geçen olaylar, dünyanın kaotik bir döneminde yaşanıyor. Aşırı sanayileşme ile birlikte tüketim sınırsız artıyor ve insan ırkı dünyayı her anlamda hırpalarken kendi de insanlıktan çıkıyor. Bu ortamın tasvirini filmin içinde olaylar eşliğinde değil, filmin başında dış metin olarak görüyoruz. Böylece şiddeti olağan kılan atmosferin sebebi bir şekilde izah edilmiş oluyor. Vahşetin kaynağı, mahkumlar arasında yapılan araba yarışları. Antik Roma'nın gladyatör oyunları kadar acımasız bu yarışlar internet ortamında bahislere açık olarak yapılıyor ve tabii ki çok büyük paralar dönüyor. Bu yarışları organize eden ve her yarışta mahkumların feci şekilde ölmesini körükleyen ise, azılı suçlularla dolu hapishanenin müdiresi Hennessey. Ve bu kaotik ortamda ona dur diyecek kimse yok.
Aksiyon sineması zayıflıyor
Amerikan aksiyon filmlerinin parlayan yıldızı haline gelen Jason Statham'ın baş karakter Jensen Ames'i canlandırdığı "Ölüm Yarışı"nın hikâye kısmı oldukça zayıf. Jensen işlemediği bir suçtan hapse düşüyor. Geçmişte oldukça başarılı bir araba yarışçısı olan genç adam, Hennessey'in özgürlük vaatleri sonucunda, yarış işine istemese de bulaşıyor. Bu hikâye filmin dörtte birlik bölümünde yer alıyor, devamında ise beş etapta tamamlanan araba yarışları var.
"Ölüm Yarışı" son derece basit konusunu, sert ve kanlı görsel efektlerle dolu araba yarışı sahneleriyle desteklemeye çalışıyor. Ancak bu sahnelerde gördüğümüz karakterleri yeterince tanıtmadığından, sahnelerin duygusal heyecanı yoğun değil. Efektler sadece anlık heyecanlar yaratıyor. Bir internet oyununda her şey nasıl olursa, aynı o duyguda ve o görsellikte bir heyecan bu, daha ötesi değil.
Son dönemde vizyona giren aksiyon filmlerinin çoğu için geçerli olan yüzeysellik, "Ölüm Yarışı"nda da fazlasıyla var. Aksiyon sinemasından elbette ki derin anlamlar, psikolojik irdelemeler ve yoğun hikâyeler beklenmez, ancak bu türün geçmişte yaratılan iyi örnekleri, belli bir duygu seviyesini tutturmak adına, hikâyenin derinliğine de biraz olsun önem veriyorlardı. Yenilerde bu çabadan pek eser yok artık.
Şiddet sıradanlaşıyor...
Yaşadığımız yıllarda birçok gencin tutkunu olduğu bilgisayar oyunları, bu konuda çekilen filmler, gerçek yaşamdaki şiddeti olağan kılıyor. Şiddet sıradanlaşıyor. Oyun, hayal ve gerçek, bir bilgisayar ya da bir televizyon ekranından ya da beyazperdeden bize baktığında, aralarındaki keskin sınırlar, özellikle genç insanlar için, git gide silikleşiyor. "Ölüm Yarışı" bu perspektiften bakıldığında, şiddetin seyirliğe dönüştüğü çağımızı iyi ifade eden bir yapım. Çünkü seyredilecek tek şey sadece şiddet. Film bu yapısıyla tehlikeli de aslında. Hafif konusu, zengin efektleri, ruhları olmayan karakterleri ile yeni yetme erkekleri kolayca avucuna alabilecek durumda. Film, klasik olarak iyinin yanında olsa da ve sonunda iyi olan karakter dürüst, sakin bir yaşama kavuşsa da, ibre şiddetten yana ağır basıyor maalesef.
"Ölüm Yarışı", ne kendi türüne ne de seyircisine katkısı olan bir film. Belli bir kitle dışında kimseyi memnun etmeyecek gibi görünüyor.